SUÇLU KİM?

              SUÇLU KİM? Suçun suç olmasını sağlayan birtakım temellere ihtiyaç vardır. Örneğin suçun tanımıyla başlamak gerekir. Suç nedir ? Davranışlar neye göre suç olarak sınıflandırılır. Bununla ilgili pek çok teori vardır diyebilmek mümkün elbette. Öncelikle birine yahut bir şeye zarar vermeli, birey menfaatlerine ters düşmelidir. Zarardan kastımız yalnızca maddi çıkarın zarar görmesi değil elbette. Manevi kavramlarla tanımlayabileceğimiz olgular vardır. Kişi ve toplum değerleri buna örnek olabilir. Kişinin manevi bireysel değerleri, içinde bulunduğu toplumun bireye kattığı vazgeçilmez değerler, istemli ya da  istemsiz hissettiğimiz duygularımız… Ama aslında asıl bahsetmek istediğim konu işlenen suçun mağdurunun yanında, asıl suçlunun kim olduğu. Suçu bizzat işleyen mi, buna sebebiyet verip zemin hazırlayan mı, önleyebileceği halde göz yuman mi? Asıl suçlu kim? Şöyle arkanıza yaslanın, gözlerinizi kısa süreli kapatın ve aklınıza kötü bir olay getirin. Birinin bir suç işlediğini, birine zarar verdiğini düşleyin. Hayal kurmanızı yardımcı olayım ; Bir erkek, orta yaşlarda, üzerinde oldukça eski, tiftiklenmiş gri bir hırka,  ayağında burnu açılmış eski siyah bir kundura… Her halinden oldukça perişan olduğu belli, insanların yargılayıcı bakışları içinde sıkılgan, yarı utangaç bir bakkaliye dükkanına giriyor. Market sahibine 2 çocuğu olduğunu parası olmadığını oldukça aç olduklarını ve sürekli ağladıklarını dile getiriyor ve biraz süt ve ekmek istiyor. İsterken tanrı rızası için demeyi de unutmuyor. Fakat market sahibi adam onu hiç beklemediği şekilde tersleyerek çalışırsa parası olacağını dilenmemesi gerektiğini söylüyor. Adam çaresiz evine dönüyor. Çocuklar günlerdir aç ve uzun süre de aç kalacak gibi. Bir hafta sonra adamın evinden ağır kokular gelmeye başlayınca komşular şikayetçi oluyor. Kapıyı açan olmayınca polis ve çilingir çağrılıyor. Sonuç; evde ikisi çocuk üç cansız beden bulunuyor. Adam iki küçük çocuğunu boğarak öldürdükten sonra bileğini keserek hayatını sonlandırıyor. Adam çocuklarının açlıktan acı çekmesi yerine ölmelerini kurtuluş olarak görmüş olmalı. Gerçekten yazık... Okurken bazılarınızın içi ürperirken bazılarınız olağan karşılayacak ama meselemiz bu değil. Şimdi gelelim esas sorumuza: suçlu kim? Evet kimse inkar edemez ortada iki cinayet ve bir intihar var. Adam evlat katili üstelik kendi canına kıymış bir zavallı?(!) Peki neden? Biz insanlar neden, neden diye düşünmüyoruz mesela? Her olayın mutlaka ve mutlaka bir sebebi vardır. Her olay bir sonuçtur ve sonuçların elbette bir ya da birden çok sebebi olacaktır. Mesela şunu kaçımız soruyoruz? Bu insanlar neden aç, neden çıplak, neden bir baba evlat katili olacak kadar çaresiz kaldı? Yinelemekte fayda var adam iki cinayet işleyen bir katil ve suçlu eğer intihar etmeseydi yargılanıp ceza çekecekti fakat ben bir sosyolojist olarak olayların ve suçların tek faili olduğunu düşünmüyorum. Adam suçlu çünkü bir katil. Sen suçlusun çünkü aynı toplumunda yaşadığın insanının durumundan bi habersin ve ona yardım edemedin. Ben suçluyum çünkü umursamadım. Bakkal suçlu çünkü az biraz sütle iki ekmeği sakındı muhtaç olandan. Devlet suçlu çünkü görevini yerine getiremedi, çünkü kendi halkının aç kalmasına sebep oldu ya da sonuçlarını irdelemedi. İnsanlık suçlu, sistem suçlu. Çünkü çark hep güçlüden yana döndü. Çünkü zayıf olana, muhtaç olana sırt çevirdi onunla yetinmeyip sırtına biraz daha binip kendi midesini doldurmaya devam etti. O suçlu, bu suçlu, şu suçlu… Peki şimdi asıl soruya gelelim: en çok kim suçlu? O baba neden katil oldu? O çocuklar niye aç kaldı? Asıl suçlu kim? Sakince oturmalı ve olabildiğince objektif şekilde bunları bir düşünmeli… İkinci köşe yazımla iyi okumalar dilerim. Artık daha az imla ve yazım yanışıyla…  Esen kalın..  

SUÇLU KİM?

              SUÇLU KİM?

Suçun suç olmasını sağlayan birtakım temellere ihtiyaç vardır. Örneğin suçun tanımıyla başlamak gerekir. Suç nedir ? Davranışlar neye göre suç olarak sınıflandırılır. Bununla ilgili pek çok teori vardır diyebilmek mümkün elbette. Öncelikle birine yahut bir şeye zarar vermeli, birey menfaatlerine ters düşmelidir. Zarardan kastımız yalnızca maddi çıkarın zarar görmesi değil elbette. Manevi kavramlarla tanımlayabileceğimiz olgular vardır. Kişi ve toplum değerleri buna örnek olabilir. Kişinin manevi bireysel değerleri, içinde bulunduğu toplumun bireye kattığı vazgeçilmez değerler, istemli ya da  istemsiz hissettiğimiz duygularımız…

Ama aslında asıl bahsetmek istediğim konu işlenen suçun mağdurunun yanında, asıl suçlunun kim olduğu. Suçu bizzat işleyen mi, buna sebebiyet verip zemin hazırlayan mı, önleyebileceği halde göz yuman mi? Asıl suçlu kim?

Şöyle arkanıza yaslanın, gözlerinizi kısa süreli kapatın ve aklınıza kötü bir olay getirin. Birinin bir suç işlediğini, birine zarar verdiğini düşleyin. Hayal kurmanızı yardımcı olayım ;

Bir erkek, orta yaşlarda, üzerinde oldukça eski, tiftiklenmiş gri bir hırka,  ayağında burnu açılmış eski siyah bir kundura… Her halinden oldukça perişan olduğu belli, insanların yargılayıcı bakışları içinde sıkılgan, yarı utangaç bir bakkaliye dükkanına giriyor. Market sahibine 2 çocuğu olduğunu parası olmadığını oldukça aç olduklarını ve sürekli ağladıklarını dile getiriyor ve biraz süt ve ekmek istiyor. İsterken tanrı rızası için demeyi de unutmuyor. Fakat market sahibi adam onu hiç beklemediği şekilde tersleyerek çalışırsa parası olacağını dilenmemesi gerektiğini söylüyor. Adam çaresiz evine dönüyor. Çocuklar günlerdir aç ve uzun süre de aç kalacak gibi. Bir hafta sonra adamın evinden ağır kokular gelmeye başlayınca komşular şikayetçi oluyor. Kapıyı açan olmayınca polis ve çilingir çağrılıyor. Sonuç; evde ikisi çocuk üç cansız beden bulunuyor. Adam iki küçük çocuğunu boğarak öldürdükten sonra bileğini keserek hayatını sonlandırıyor. Adam çocuklarının açlıktan acı çekmesi yerine ölmelerini kurtuluş olarak görmüş olmalı. Gerçekten yazık...

Okurken bazılarınızın içi ürperirken bazılarınız olağan karşılayacak ama meselemiz bu değil. Şimdi gelelim esas sorumuza: suçlu kim? Evet kimse inkar edemez ortada iki cinayet ve bir intihar var. Adam evlat katili üstelik kendi canına kıymış bir zavallı?(!) Peki neden? Biz insanlar neden, neden diye düşünmüyoruz mesela? Her olayın mutlaka ve mutlaka bir sebebi vardır. Her olay bir sonuçtur ve sonuçların elbette bir ya da birden çok sebebi olacaktır. Mesela şunu kaçımız soruyoruz? Bu insanlar neden aç, neden çıplak, neden bir baba evlat katili olacak kadar çaresiz kaldı? Yinelemekte fayda var adam iki cinayet işleyen bir katil ve suçlu eğer intihar etmeseydi yargılanıp ceza çekecekti fakat ben bir sosyolojist olarak olayların ve suçların tek faili olduğunu düşünmüyorum.

Adam suçlu çünkü bir katil. Sen suçlusun çünkü aynı toplumunda yaşadığın insanının durumundan bi habersin ve ona yardım edemedin. Ben suçluyum çünkü umursamadım. Bakkal suçlu çünkü az biraz sütle iki ekmeği sakındı muhtaç olandan. Devlet suçlu çünkü görevini yerine getiremedi, çünkü kendi halkının aç kalmasına sebep oldu ya da sonuçlarını irdelemedi. İnsanlık suçlu, sistem suçlu. Çünkü çark hep güçlüden yana döndü. Çünkü zayıf olana, muhtaç olana sırt çevirdi onunla yetinmeyip sırtına biraz daha binip kendi midesini doldurmaya devam etti.

O suçlu, bu suçlu, şu suçlu… Peki şimdi asıl soruya gelelim: en çok kim suçlu? O baba neden katil oldu? O çocuklar niye aç kaldı? Asıl suçlu kim? Sakince oturmalı ve olabildiğince objektif şekilde bunları bir düşünmeli…

İkinci köşe yazımla iyi okumalar dilerim. Artık daha az imla ve yazım yanışıyla… 

Esen kalın..