KIRSALDAN KENTE GÖÇÜN NEDENLERİ VE SONUÇLARI

Türkiye’de köyden kente göçün toplumsal yansımalarını ve bunun yanında Türkiye’de iç göç probleminin yarattığı problemleri ve önerilen çözüm yollarını, yararlandığım kaynaklar ışığında, konu hakkında kendi fikir ve düşüncelerimi de ekleyerek aktarmaya çalıştım.

KIRSALDAN KENTE GÖÇÜN NEDENLERİ VE SONUÇLARI

KIRSALDAN KENTE GÖÇÜN NEDENLERİ VE SORUNLARI

İnsanlar çeşitli nedenlerden dolayı yaşadıkları yerleri terk edip kendilerine başka yaşam alanları bulmaları göç olarak kabul edilir. Tarih boyunca insanlar; bireysel veya topluluklar halinde yaşamlarını devam ettirmek için göçebe yaşamak zorunda kalmıştır. Bu çalışmamda köyden kente göçün ne zaman başladığı, nedenleri, sonuçları ve önlemlerini ele aldım.

1950’li yıllarda başlayan köyden kente göç, Türkiye’nin sanayileşme sürecinin yarattığı iş gücüne duyulan talepten kaynaklandığı söylenebilir. Bu nedenle kırsalın işgücü talep fazlalığı, bu bölgelerin diğer sosyo-ekonomik sorunlarına da eklenince kırsalda itici bir gücün oluşmasına neden olmuştur. 1950’li yılından sonra önemli sosyal ve ekonomik gelişmeler meydana gelmiştir. Bu gelişmelerin başında Sanayileşme ve kentleşme geliyor. Sanayileşmeyle beraber ekonomik gelişmeler kentsel alanlarda kendisini daha hızlı göstermiştir. Bunun sonucunda kentlerde yeni iş sahaları oluşmuş ve bu benzeri nedenler kentleri daha çekici kılmıştır. Kırsal alanda yaşayan insanlar da kent yaşamını çekici bulmuş ve kentlere doğru göç hızlanmıştır.

Türkiye’de köy ve kent nüfusunda yıllar itibari ile önemli değişimler olmuştur. Bu değişimler nüfusun miktarı, yapısı ve dağılımını da etkilemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun önemli bir kısmı köylerde yaşamaktaydı. Bu oran, yıllar itibari ile kentler lehinde bir gelişme göstermiştir. Nüfusun yerleşim yerleri arasındaki değişiminin en önemli nedeni, köyden kente olan göçlerdir. 1980 yılında yerleşim yerleri arasında göç eden nüfus oranı %9,34 iken, bu oran 1985’de %8,67, 1990’da %10,81 ve 2000 yılında ise %11,02 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemler toplamı dikkate alındığında, yaklaşık olarak 15 milyon insan çeşitli nedenlerden dolayı yaşadıkları yerleri terk etmiştir

“Başlangıçta yani 1950’li yıllarda, iç göçün sebebi sanayileşme ve kalkınma olarak bilinmektedir. Bu yıllarda şehirleşme hızı %2.5 iken 1975 yılında %6’nın üstüne çıkmıştır.” Şehirdeki istihdam ortamı , eğitim ve sağlık kurumlarının varlığı ve şehir hayatının çekiciliği kentleri cazibe merkezi haline getirmiş ve kırsal bölgeden şehre doğru nüfus hareketini hızlandırmıştır. Diğer taraftan veraset yoluyla toprakların parçalanması, verimli toprakların daha az sayıdaki çiftçilerin elinde toplanması ve fakirleşme köylerden kaçış sebebi arasında sayılabilir. 1980 yılından sonra ise doğu ve güneydoğu bölgelerindeki terör nedeniyle can ve mal güvenliğinin kalmayışı göçün en büyük etkeni haline gelmiştir.

Bunların dışında göçün nedenlerini itici nedenler ve çekici nedenler olarak ikiye ayırabiliriz: Bunlar göçün itici nedenleridir;

  • Son yıllarda tarımda makinalaşmanın yaratmış olduğu boş iş gücü.
  • Kırsal alanda nüfus artışına bağlı olarak arazi bölüşümünün yaratmış olduğu yoksulluk.
  • İstihdam olanaklarının olmayışı ve işsizliğin getirmiş olduğu tedirginlik.
  • Çok sayıda ilçe ve köyün GAP Projesi’nden dolayı baraj göl havzaları altında kalması, diğer kırsal alanlarda ise terk edilen köylerde kalan az nüfusun da artık kurtuluşu şehirde görmesi

Bunlar da göçün çekici nedenleridir;

  • Kentlerin sahip olduğu olanakların yaratmış olduğu cazibe;
  • İş-güç arayışı,
  • Çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama isteği,
  • Kaliteli eğitim ve sağlık olanaklarından faydalanma beklentisi,
  • Mutlu bir yaşam sürme düşüncesi,
  • Kentte daha güvende olma hissi,
  • Sosyal güvence arayışı

Köyden kente göçün sonuçları;

  • Nüfusun dağılışında dengesizlik olur.
  • Yatırımların dağılışında dengesizlik olur.
  • İşsizlik ortaya çıkar.
  • Konut sıkıntısı olur. Sonuçta gecekondulaşma olur.
  • Sanayi tesisleri (fabrikalar) kent içinde kalır.
  • Çevre sorunları artar.
  • Trafik, eğitim-sağlık problemleri olur.
  • Alt yapı hizmetlerinin götürülmesi zorlaşır.
  • Kültür çatışması olur.
  • Kırsal kesimdeki yatırımlarda verimsizlik olur.
  • Tarımsal üretimde azalış olur
  • İthalat artar.

Köyden kente göçü önleme;

  • Sulamalı tarım yaygınlaştırılmalı,
  • Modern tarım yöntemleri yaygınlaştırılmalı.
  • Besi ve ahır hayvancılığı geliştirilmeli.
  • Eğitim –sağlık hizmetleri geliştirilmeli.
  • Tarıma dayalı sanayi kolları kırsal kesime kaydırılmalı
  • Alt yapı hizmetleri geliştirilmeli (yol, su, elektrik, haberleşme).

 SONUÇ

Bu gibi tedbirlerle, köyden kente göçün toplumsal bazda yarattığı tahribat hafifletilebilir ve köyden kente göçün bir anlamda önüne geçilebilir. Fakat göçün tümüyle duracağını sanmak kadar, bunu istemek de yersiz olur. Kentlerle kırsal kesim arasındaki gelir farkı devam ettikçe ve modernleşme olgusu, hayat standartlarını sürekli kentlerin lehine eşitsiz hale getirdikçe göç, bu sürecin doğal bir parçasını oluşturmaya devam edecektir. Söz konusu süreç; köyle kent arasındaki eşitsizliğin, en azından kutuplaşmaya varmasını önleyecek tedbirlerle daha insancıl bir mecraya sokulabilir. Bunun için; toplumsal kaynakları şehirdekiler kadar, köydekiler için de erişilebilir kılmak esastır. Hayat standartlarının bütün kesimler için adaletli bir şekilde yükseltilebildiği bir yapılanma sonunda, göç olgusu toplumun kanayan yarası olmaktan çıkabilir ve bu olgunun getirdiği toplumsal problemler asgari seviyeye çekilebilir.

KAYNAKLAR

  • TUİK
  • https://www.kozanbilgi.net/
  • Doğuş Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 77-86 GÜREŞCİ E.
  • Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (e-ISSN : 2602-4314)  Haziran-2019  3(2)Dr. Öğr. Üyesi  ÇALIŞKAN S.