2 bin 300 rakımda Urartunun gizemi araştırılıyor

BİTLİS'İN ADİLCEVAZ İLÇESİNDE URARTULAR DÖNEMİNE AİT 2 BİN 300 RAKIMDA BULUNAN KEF KALESİ'NDE 50 YIL ARADAN SONRA KAZILAR YENİDEN BAŞLADI. URARTU KRALI 2. RUSA TARAFINDAN YAPILAN 4 KALEDEN BİRİ OLAN KEF KALESİ'NDEKİ KAZILARDA ELDE EDİLEN VERİLEN TARİHE IŞIK TUTACAK.

2 bin 300 rakımda Urartunun gizemi araştırılıyor

Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde Urartular dönemine ait 2 bin 300 rakımda bulunan Kef Kalesi’nde 50 yıl aradan sonra kazılar yeniden başladı. Urartu Kralı 2. Rusa tarafından yapılan 4 kaleden biri olan Kef Kalesi’ndeki kazılarda elde edilen verilen tarihe ışık tutacak.


Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ve katkılarıyla YYÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Coşkun’un başkanlığında başlayan kazılarda; dil bilimcileri, antropologlar, sanat tarihçileri, kimya ve jeofizikçilerden oluşan 20 kişilik bir ekip yer alıyor. Kef Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. İsmail Coşkun, 50 yıl sonra başlayan kazılarda 2 bin 300 rakımda 60 bin metrekarelik büyük bir alanda kazıya devam ettiklerini belirtti. Urartu Kralı 2. Rusa tarafından inşa edilen Kef Kalesi’ndeki saray yapısında çalışmalara ağırlık verdiklerini belirten Coşkun, "Kültür ve Turizm Bakanlığının izinleri ve Van YYÜ’nün destekleriyle 2022 yılında da kazılarımız devam ediyor. Geçen sene kısa bir dönem kazı yaptık, ikinci sezon kazımızı yapıyoruz. Yaklaşık 50 sene sonra bölgede tekrar kazıya başladık. Burada yüz odadan daha fazla olduğunu düşündüğümüz bir saray var. Bu saray bölümünde devasa fil ayaklarını tekrardan ayağa kaldırmak öncelikli planlarımız içerisinde yer alıyor. Alanımız büyük bir mekanı kapsıyor ve 2 bin 300 rakımda kazı yapıyoruz. 60 bin metrekarelik büyük bir alanda kazımız devam ediyor. Buraya biraz yol çıkışı bizim için zor olsa da erken bir zamanda gelip burada kazılarımızı başlatıyoruz" dedi.



"Fil ayaklarını ayağa kaldırıyoruz"


Süphan Dağı’na ve Adilcevaz ilçesine hakim bir tepede kazı çalışmalarını yürüttüklerini belirten Doç. Dr. İsmail Coşkun, "Süphan Dağı, Urartular için önemli aynı zamanda bir tanrı olarak da görülüyor. Bu kale milattan önce 685 ve 645 yılları arasında yaşayan 2. Rusa tarafından yapılıyor. 2. Rusa 4 tane büyük kent inşa ediyor. Ayanıs, Bastan, Toprak Kale ve buradaki Kef Kalesi bu kentler içerisinde yer alıyor. Buradaki kentimiz Adilcevaz ilçemize çok hakim bir konumda ve yol güzergahlarını kontrol atlına alabilecek bir yerde bulunuyor. Geçen sene fil ayaklarından sadece bir tanesini ayağa kaldırabildik, çünkü kış mevsimine yaklaştığımız ve doğa şartları engel olduğu için çok fazla fil ayağını ayağa kaldıramamıştık. Bu sene de diğer fil ayaklarını da yavaş yavaş ayağa kaldırıp hem turizme hem de kültür açısından Adilcevaz’ın değerlerini ortaya çıkarma açısından bir çalışma düşünüyoruz" diye konuştu.



"Defineciler çukur kazıp kaleyi tahrip etmiş"


Kef Kalesi’ne definecilerin de dadandığını ve birçok noktada çukur açıp kaleyi tahrip ettiğini vurgulayan Coşkun, "Kazı alanı çok yüksek bir yerde bulunuyor, bu alanda define aramak için çok fazla define çukuru açıp kalemizi tahrip etmeye çalışıyorlar. Burada kolon görevi yapan devasa fil ayaklarının içinde define araması yapılmış. Bu alanda defineciler için çok değerli şeyler olmadığını da söylemek lazım. Çünkü boşuna gelip buraları tahrip etmenin bir anlamı yok. Biz öncelikle bu tahribatın önlenmesi için çeşitli planlamalar ve önlemler almaya çalışıyoruz" dedi.



"Bu bölgede Urartu yazı arşivi olması mümkün"


Van YYÜ Dil Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kef Kalesi Kazı Başkan Yardımcısı Orhan Varol da, kazı alanında bazı yazıtların bulunduğunu söyledi. Varol, "Burada bulunmamızın amacı daha çok Urartu yazıtları hakkında bir takım belgelere ulaşırsak onlar hakkında çalışmalar yapmak. Burası önemli bir alan. Çünkü burası Urartu’nun en zengin olduğu dönem. Bu bölgede bir Urartu yazı arşivinin olması mümkün. Burada şu an fil ayakları bulundu ve bu fil ayaklarının bulunduğu alanda yazıtlar ortaya çıkartıldı. Bunlardan en iyi korunanı şu anda Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde bulunuyor. Yazıtlar üzerinden en çok aşıhusi evinden bahsediliyor. Benzer yapılar uruşhusi diye Urartu yazıtlarında yine geçiyor. Bu hazine evi olarak belirtiliyor. Burada ’hus’ sözcüğünün ev ile ilişkili olduğu, yani biraz Hint ve Avrupa dilleri ile ilişkili olduğu anlamını içerdiği görülüyor. Urartucanın da aslında bu alanda çok saf bir dil olmadığı, başka dillerle etkileşim yaşadığı, burada Hint ve Avrupa kökenli halklarında olduğu ve o halklarında bir takım sözcüklerinin Urartu’nun söz varlığına yerleştiği anlaşılıyor. Buradaki çalışmalarla bunlar daha anlaşılır hale gelebilir" dedi.



"Yapacağımız kazılarla Kef Kalesi gizemini aydınlatmaya çalışacağız"


Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kef Kalesi Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Erdal Polat ise "Bilindiği üzere Urartu Krallığı Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesinde hakimiyet kuran güçlü bir krallıktı. İkinci Rusa tahta oturduktan sonra bazı imar faaliyetlerinde bulundu ve Kef Kalesi de imar faaliyetlerinde bulunduğu alanlardan bir tanesidir. Şu an kazı yapıyoruz. Kazı çalışmalarında dolgu topraklarını aldıktan sonra fil ayaklarını oluşturan bazalt taşlarını ayağa kaldırma işlemleri gerçekleştiriliyor. Bunlarla beraber Adilcevaz Koruma Kurulunda yer alan ve üzerinde tanrı bezemelerinin yer almış olduğu bazı figürlü taşlar var. Bu figürlü taşlardan bir tanesi de kazı alanımızda bulunmaktadır. Arkeoloji bilindiği üzere geleceği tasarlamak için geçmişin gizemini aydınlatılması için bizlerde 50 yıl aradan sonra Kef Kalesi’nde kazı çalışmalarını başlattık. Yapacağımız kazılarla bu gizemi aydınlatmaya çalışacağız" şeklinde konuştu.