ULTRA LÜKS YAŞAM VE ULTRA SIKINTILAR

ULTRA LÜKS YAŞAM VE ULTRA SIKINTILAR

Herkese merhaba gerçekten yine sizleri ve yazılarımı yazmayı çok özlemişim. Uzun bir aradan sonra ne yazsam ne yazsam diye düşündüm ve aklıma günümüzün lüks ve modern yaşamı hakkında bir şeyler yazmak geldi. 
Sizce de bu aralar aşırı bir lüks meraklısı olmadık mı? Artık etrafımda ki reklam panolarında lüks değil de ultra lüks binaları görüyorum. Evet lüks değil ultra lüks. Çünkü artık daha da fazlasını istiyoruz. Elimizde olanlarla yetinmeyip hatta şükretmeyip daha da fazla olsun istiyoruz.
Ünlü sosyologlardan Ulrick Beck yaşadığımız bu dönemi Risk Toplumu olarak adlandırıyor. Aslında Beck burada risk kavramıyla günümüz modern teknolojinin bizi takip etmesini, salgın hastalıklarla baş başa kalmamızı ve kapitalist sistemin bizleri tüketim toplumu haline getirmesini anlatmak istiyor ama ben onun aslında Risk Toplumu diyerek başka konulardan da bahsettiğini düşünüyorum. Örneğin şu anki ekonomik durumumuza baktığımızda tıpkı bir diğer önemli sosyolog Karl Marx'ın dediği gibi ekonomik olarak orta sınıf ortadan kalkacak ve sadece üst sınıf ve alt sınıf hayatta kalacak. Özellikle Korona virüsünün de hayatımıza girmesiyle birçok adaletsiz durumların ortaya çıktığını ve zengin kesimin daha zengin olduğunu fakir kesimin ise daha fakir olduğunu malesef ki açıkça görüyoruz. Anthony Giddens,  Ulrick Beck ve daha birçok önemli sosyolog çok önceden beri günümüzü öngörüp yorumlarda bulunmuşlardır. Örneğin Emile Durkheim İntihar adlı kitabında toplumların intihar etme sebeplerinden bahsetmiştir. Bu sebeplerin içerisinde ekonomik gücü el vermeyen insanların da intihar edebileceğinden bahsetmiştir. Sizce de bu günümüzde gerçekleşmiyor mu? Evet dediğiniz duyar gibiyim. Çünkü maalesef bugünlerde Şanlıurfa'da da insanların ekonomik vd. sebeplerden ötürü intihar ettiklerini duyuyoruz. Malesef ki bu insanlar zor şartlar altında çalışıp günlük çok az bir miktarda maaş alarak geçimini sağlıyorlar. Birde koronadan dolayı o az miktarda maaş aldığı işini de kaybedince çok daha zor bir duruma düşebiliyorlar. Belki sadece yalnız yaşasalar başlarının çaresine bakabilirler ama birde onları evde bekleyen eşi, çocukları yani ailesi var. Onların ihtiyaçlarını karşılamak zorunda ve günümüz lüks ama zor hayata da ayak uydurmaya çalışmak zorunda. Hele birde eşi ve çocuğu çevresindeki insanlardan etkilenip onlardan gördüğü şeyleri ondan isterse artık durum gerçekten daha da vahim. Sizce bu adam ne yapsın yani nasıl çalışsın da bu biricik ailesinin ihtiyacını karşılasın. İşte bu yüzden yani bu ihtiyaçları karşılamaya gücü yetmediği için malesef ki çok kötü bir yola yani intihara başvurabiliyor çünkü günümüz modern hayat karşımıza çok daha lüks şeyler çıkarıyor ve çıkarmaya devam ederek bizlerin tüketim toplumu olmamıza sebep oluyor. İnsanların  sapma davranışlar göstermelerinin nedenlerinden biri de eşi ondan bir şey istediğinde ekonomik gücünün buna yetmemesi ve bu yüzden eşinin ondan boşanmasından dolayı intihar etmesidir. Malesef ki günümüzde bunu görmek mümkün. Emile Durkheim yine İntihar adlı kitabında ekonomik sıkıntıların insanı büyük bir buhrana soktuğunu ve kendini yalnız hissettiğinden dolayı intihar edebileceğini söylemiştir. İşte burada bize düşen en büyük görev dayanışmadır. Toplumsal dayanışma ile yalnız olmadığımızı hissedebiliriz.
 Gündelik hayatta hepimizin elinde "akıllı" telefonlar var ve çoğumuz trendyola ya da benzeri uygulamalara girip nelerin indirime girdiğini takip ediyoruz aynı şekilde BİM, A 101 ya da ŞOK gibi marketler zincirine ne gelecek diye sürekli takip halindeyiz ama acaba zor durumda olan insanlar var mı ya da varsa elimde olan imkanlarla onlara nasıl yardımcı olabilirim diyor muyuz? Bence çok azımız bunu düşünüyoruz ve söylüyoruzdur. 
Her zaman evimize bir eşya aldığımızda ya da kendimize kıyafet aldığımızda bir düşünelim benim buna ihtiyacım var mı, evdekilerle yetinebilir miyim diye. Eğer elimizdekilerle yetinmeyi bilirsek eminim çok daha adil ve güzel bir dünyada yaşayacağız. 
Bazı insanlar para kazanmak zorunda oldukları için korona virüsle daha çok karşı karşıya kalıyorlar ama bazı insanlarda evinde home office çalışarak maaşlarını alabiliyorlar. İşte bizlerde bu korona virüsle karşı karşıya kalmak zorunda kalan insanlara destek olmalıyız yani diyelim ki bu kişi esnafsa marketten değil de gidip ondan alışveriş yapmalıyız ya da bu kişi çok daha zor şartlarda çalışarak az maaş alıyorsa ona maddi ve manevi desteklerde bulunmalıyız. 
Lütfen bireysel olmayalım yani bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla değil de dayanışma ruhuyla yaşayalım. Modern hayatın çıktılarından biri de malesef ki bireyselcilik ama ben eminim ki Türk toplumu o misafirperver ve dayanışma ruhunu asla kaybetmeyecek ve kardeşlerine hep destek olacak. 
Parasını  hakkıyla, alın teriyle ve harama bulaşmadan kazananlara selam olsun. Siz ne güzel ne harika insanlarsınız. Umarım sayılarınız artar ve gelecek nesil de sizleri örnek alarak çalışır. 
Her zaman ailemden yani annem, babam ve abilerimden haram mal yememeyi, kimsenin malına göz dikmemeyi ve çok daha zengin olabilmek için haram ve helal ayrımını göz ardı etmemem gerektiğini öğrendim. Bana bunları öğrettikleri için çok ama çok teşekkür ederim. 
Şimdi bakıyorum da sırf makam, mevki ve para için insanlar insanları satıyor ona ne kadar emeği geçse de sırf statüsü yükselsin diye onları görmezden gelip hayatından çıkarıyor. Onlara buradan şunu söylemek isterim ki hiçbir şey kalıcı değildir. Ne mal ne mülk ne de mevki. İnsana kalan tek şey onun onuru ve duruşudur. Lütfen birbirimizi makam, mevki ve ekonomik durumumuza göre yargılamayalım. Bir insan ekonomik olarak zengin olabilir ama gönlü zengin olmayabilir. Ya da bir insan ekonomik olarak fakir olabilir ama gönlü zengin olabilir. İşte o gönlü zengin insanla dost da olunur mutlu da olunur ve hayattan zevk alınır. 
Diyeceğim o ki gönlü zengin kişiler olalım ve dayanışma ruhumuzu, kardeşlik bağımızı, güler yüzümüzü ve yardımseverliğimizi asla kaybetmeyelim ve birbirimize daima destek olalım.
Umarım yazımı beğenmişsinizdir. 
Saygı ve sevgilerimle... 
Sağlıcakla ve Sevgiyle kalın.